Seçimlerimiz, kültürümüze dair aidiyet bilgisi veren bir dizi envanterdir. Müziği eğlence aracı olarak yeniden üreten kültür endüstrisi saikleri; mutluluk, hüzün, keder ve ihtiras duygularımızı tatmin etmek için bizleri arz nesnelerine dönüştürürler. İhtiyaç duyumuza sunulan bu kültür ürünlerini hiçbir süzgeçten, etik ve estetik süzgecinden geçirmeden yoksun bir biçimde yeniden üretilmesi için talebe dönüştürürüz. İzlenme, reyting, yayılım sonucunda elde edilen meta bizi kendine müşteri edindirir, sermayenin işçisine dönüştürür. Bilişsel sermaye diye adlandırmak beis değildir. Biz, kendimize sunulmasını istediğimiz içeriği endüstri saiklerine sunarken, sunulan arzın tüketilmesine karşılık istemsiz bir talep oluştururuz. Arzın teklifsiz nimeti önümüze sunulur, bu tüketim sürdükçe tüketilmeye hazır bir başka nesne karşımıza çıkar. Ancak tüketim nesnesi uzun ömürlü değildir. Kısa bir süre içinde döneme, mevsime, yıl dönümlerine uygun yeni nesnelerle sunulmaya devam eder.
“Müziksel eğlencenin müşterileri de, popüler müzik üretimini belirleyen aynı mekanizmanın nesneleri, hatta gerçekte ürünleridirler. Boş zamanları, yalnızca, kendi iş kapasitelerini yeniden üretebilmeye yarar. Bir amaç olmaktan çok bir araç niteliğindedirler… Onlar, standartlaşmış mallar ve sözde bireyselleşmeyi isterler, çünkü boş zamanları işten bir kaçıştır ve aynı zamanda bu boş zaman, kendi sıradan dünyalarının, onları özel olarak alıştırdığı psikolojik eğilimlerle biçimlenir.”(*)
Dijitalleşme, niteliksizin koşulsuzca, pespaye ve rezilce sunularak kültürün erozyona uğratılmasını hedeflemez. Ancak kültürel yoksunlaşmanın popüler ve suçlu bir aracına dönüştürülmüştür. Vasatın altında şarkılar, filmler, dizilerle şişirilmiştir. Böylesi bir kirliliğin içerisinde, muhtevası kıymetli işleri bulabilmek neredeyse imkânsızdır. Aynı yozlaşma sahnelerde, kültür merkezlerinde, sokakta ve kamusal alanda da sirayet etmektedir. Sokakta, sahnede olan dijitale, dijitaldeki sokağa yansımaktadır. Birbirini karşılıklı besleyen bu tahrifatın, sanat perspektifinden kopup kendine başka bir alan yaratması müzik sanatından ziyâde çiğ bir eğlenceye dönüşmesi söz konusudur. Sanatın varsıl değerleri şova, farkındalık yaratmaya, alkışlanma ve övülme ihtiyaçlarımızı tatmin etmeye dönüşmüştür.
Sanat, hâyâl kurdurma aklı teyakkuza geçirme disiplinidir. Sanatçının görevi, felsefeyle ve bilimle ürettiği olgusunu sadeleştirme yoluyla aktarmaktır. Tüm bunları gerçekleştirirken, öncelikle kendisini kültür endüstrisinin bir çalışanı olmaktan kurtarmak olacaktır. Sanatçının tahrifata uğratmadan gerçekleştireceği aktarım, kişinin, toplumun veya öznenin kendi estetik kurtuluşu için bir araca dönüşecektir.
Sanatı kontrolsüz bir şekilde üretmek, tasarlamak mümkün değildir. Kendiliğinden oluşması beklenemez. Mutlak bir ihtiyaç olarak araca ihtiyacı vardır. Ancak bilgelikten yoksun, estetik değerlerden arındırılmış, soru sormayı, hâyâl kurmayı terk etmiş bir şey ancak gündelik yaşamın eğlence anlayışıdır. Evrenselleşen şey müzik veya sanat değil, tüketimin nesnesidir.
* Adorno, Popüler Müzik Üzerine
Bir Yol Gazetesi